Aşk bazen, kaybetmeden bulunmayandır…
Marilyn Monroe – Di Maggio Büyük aşklar söz konusu olunca, Marilyn Monroe’nun karşısına tek bir isim yazmak mümkün olmuyor. Başka aşklar da yaşadı ama Marilyn Monroe’nun hayatında üç büyük aşkın özel bir yeri vardı. Monroe içindeki o küçük saf kızın sesini dinlese, o kocaman saf ve dobra beysbolcuyla, Di Maggio ile ömür boyu evli kalırdı. Taparcasına sevdiği Monroe’nun mezarını bir tek gün bile kırmızı gülsüz bırakmayan Di Maggio ile…
Marilyn Monroe – Di Maggio
Monroe, bütün hayatını, hiç tanımadığı babasının yerine koyabileceği bir erkekle geçirmek isteseydi, Arthur Miller’dan hiç ayrılmazdı. Ünlü ve entelektüel yazar ile “aptal sarışın”ın aşkı büyük ama gergin bir aşktı. Miller’in dünya güzeli karısı için yazdığı senaryonun adı her şeyi açıklıyordu: “Uygunsuzlar.” Monroe, Di Maggio ile Arthur Miller arası bir sevgiliyle ömrünü geçirmek isteseydi, Yves Montand’la çok daha uzun bir ilişki yaşayabilirdi. Montand – Monroe aşkı çok güçlü bir rüzgar gibi, belki kısa esti ama, yıktı geçti…
Kısa kısa…
Film iki karakter arasındaki aşkı kırmızı tatlı pırıltılar olarak hissedebilir veya nefret dolu bir filmi kırmızı ve mor tonlardan oluşan bir çürük gibi gösterebilir.
Bazı kara film örneklerinde karanlık, kolay aldatılan gözü pek detektifin bilgisizliğinin veya içinde bulunduğu çıkmaza ilişkin tuzağa düşmüşlük hissinin düşünülmesi olabilir.
Film insanlar arasındaki ilişkileri gölge ve ışık aracılığıyla düşünebilir: Film bir karakterin içindeki karanlığı, bir ölüm ve ıstırap sahnesini çerçeveleyen karanlığı hissedebilir; aşkın ya da vahyin hafifliğini, verdiği rahatlamayı, mutluluğu veya güveni hissedebilir. Başka bir deyişle, film-zihin olayları ışık aracılığıyla dramatik olarak düşünebilir.