Cazın Büyük Şefi Miles Davis’ten Time After Time

Cazın Büyük Şefi Miles Davis ‘ten Time After Time Geçenlerde Miles Davis ‘in kayıp günlüğü bulundu. Miles Davis meğer kuru fasulye düşkünüymüş. Kuru fasulyeyi haftada en az 3 gün yemezse olmazmış. Arkadaşı Ahmet Ertegün aracılığıyla ünlü Türk şef Abuziddin Ebubekir’in speciyal tarifini buldurmuş. Evinde de bu tarifi kendi denermiş Cazın Büyük Şefi.   Her zaman … Read more

Teknik bir yere kadar… yeter ki içinde duygu olsun –John Coltrane

Teknik bir yere kadar… yeter ki içinde duygu olsun –John Coltrane Coltrane bu lafı ettiğinde hiç şüphesiz ki tekniği çoktan aşmıştı. Saf bir duygu peşindeydi. Kim bilir belki de büyük cazcıların bir noktadan sonra kendilerini hep bluescu sayması bundandır. John Coltrane 1926 yılında doğdu. 1967 yılında öldü. ABD’li caz saksafoncusu ve bestecisi 1960’larda ve 1970’lerde … Read more

BASECAMP – Watch My Back

BASECAMP – Watch My Back

Nashville’li 3 gencin kurduğu BASECAMP ’ın ünü kısa sürede yayıldı. Üçlü tüm besteleri ve düzenlemeleri birlikte yapıyor ve bundan da çok mutlu.

renk ve duygu

Renkli bir imgenin tersine renk-imge belirli bir nesneye gönderme yapmaz. Onun sahip olabileceği her şeyi kapsar. Kapsamı içinde meydana gelen her şeye sızan güçtür bu veya tamamen farklı nesneler için ortak olan niteliktir. Bir renkler simgeciliği vardır, ama bu, bir renk ile bir duygu arasındaki örtüşmeye (umudun yeşili…) dayanmaz. Renk aksine duygunun kendisidir, seçtiği tüm nesnelerin sanal kavuşumudur.

(Deleuze 1986: 118)

Robert Morris 1966’de yayımlanan “Notes on Sculpture: Part II” başlıklı yazısında şöyle der. Minimalist nesne “ilişkileri yapıtın dışına” taşıyarak, onlara “mekân, ışık ve seyircinin görüş açısı işlevini kazandırır. Morris nesneyi ışık ve mekânsal bağlamdan kaynaklanan değişik koşullarda ve farklı konumlardan kavrar. Bu yolla ilişkileri kurar. Ama, izleyicinin bunların zaten ayırdında olduğunu da açıklamasına ekler.

Altmışların sonuna gelindiğinde, “ışık ve mekânsal bağlamın farklı koşullarına” dayalı bu estetik, daha ziyade mekânda değişiklikler yaratabilmek amacıyla nesneden tamamen vazgeçmişti. Yerine, mekânın, bazen bir kamusal alanın (örneğin, şehirdeki bir sokağın) ve daha çok da, sanatçının müdahalesinin minimal düzeyde olacağı bir özel alanın (sözgelimi, bir galeri veya müzenin iç mekânının) kullanımına yönelmişti.

Öyleyse –bu tarz müdahalelere verilen isimle– mekâna-özgülüğün, başka araçlarla gerçekleştirilen, bir tür Minimalizm olduğu söylenebilirdi. Aslında bu yaklaşım, sanat yapıtını hâlâ tüketilebilir gerçek bir nesne olarak kavradığını varsaydığı Minimalizm’e yönelik bir eleştiri olmasına rağmen, akımın ilk baştaki duygusunu taşıyordu. Zira yüzeysel olan her şeyi çekip çıkartması, endüstriyel inşaat malzemesine meyilli olması Minimalizm’in bazı ilkelerini barındırır. Richard Serra’nın çelik, Michael Asher’in alçı panel, Bruce Nauman’ın kontrplak tercihleri bunu açıkça yansıtır. 

Destroyer, Times Square

Destroyer, Times Square

Kanadalı Rock grubu Destroyer – Times Square. Grup 1990’ların ortasında şarkıcı ve besteci Dan Bejar tarafından kuruldu. İyi seyirler.

 

Kısa kısa

Heinrich Wölfflin (1864-1945)

 

Yirminci yüzyılın dönümünde en güçlü ve en etkili sanat tarihçilerinden birinin, kendi kuramsal temeline asla tam olarak karar vermemiş birisi olması epey ilginçtir. Yine de, doğrudan doğruya resim, heykel ve mimariye dair gözlemlere dayalı olduğu açıkça belli olan yazıları, sanat tarihinde bazı ilkelerin veya yasaların varlığını ileri sürer. Bu ilkelerin nereden kaynaklandığı veya nasıl işlediği asla büsbütün açıklanmaz yine de.

En ünlü kitabı Principles of Art History [Sanat Tarihinin İlkeleri] nesiller boyu sanat tarihi öğrencilerine Rönesans sanatına ve barok sanata iki farklı şekilde –çizgisel ve resimsel olarak– bakmayı öğretmiştir. Kategorileri zekice ortaya koyar, ama asla gerçekten açıklamaz. Wölfflin’in yaklaşımı ampirik gözleme dayanıyor gibi göründüğünden, Amerikalı akademisyenlerin felsefi ve sosyolojik olmayan eğilimlerine hitap eder.

Eğitim Hayatı

İsviçre’de doğan ve akademisyen bir aileden gelen Heinrich WöIfflin tarih, edebiyat, felsefe ve sanat eğitimi aldı. Yüksek lisans tezini mimarlık psikolojisi üzerine yazdı ve doktorasını Basel Üniversitesi’nde yirmi dört yaşında tamamladı. Basel’de, Rönesans üzerine çalışan ünlü kültür tarihçisi Jakob Burckhardt’ın Wölfflin üzerinde belirgin bir etkisi olmuştur. Wölfflin anne babasına hocası hakkında şöyle yazmıştır: “Nasıl da engin bir dehaya, felsefeye ve köklü bir tecrübeye sahip! Muhteşem!” Doktorasını tamamladıktan sonra, ilk önemli kitabı Renaissance and Baroque’u yazmıştır; bu onun Habilitationschrift’i, yani bir öğrencinin akademik kariyerini sürdürmeye yeterli olduğunu belirten tezidir.

 

Basel, Berlin, Münih ve Zürih’te hoca olarak ünlenen Wölfflin, emekli olduktan sonra birçok ödül almıştır. Wölfflin’in ders anlatma tarzı efsaneviydi ve Batı dünyasının tümünde sanat tarihi eğitimi üzerindeki etkisi son derece büyüktü. Fotoğraf alanındaki hızlı ilerlemenin birçok kişiye sanat yapıtlarının reprodüksiyonunu görme fırsatı vereceğini sezdi.

Artık hocanın elinde öğrencilerine gösterebileceği fotoğraflar olduğundan, sanat tarihini güçlü görsel şekillerde anlatmak çok daha kolay olacaktı. Öğrenciler sadece ünlü resimlerin, heykellerin ve binaların nasıl göründüğüne dair fikir edinmekle kalmayacak, aynı zamanda sanat yapıtlarını yan yana koyup karşılaştırabileceklerdi de.

Böylelikle, Wölfflin “büyülü feneri” (yani, ilk slayt projektörünü) kullandı; bu, karanlık bir odada görüntüleri yansıtmak için yaklaşık 10 santimetre karelik büyük cam levhalar kullanan bir cihazdı. Wölfflin’in bunu sanatla nasıl ilişkilendirebileceği konusunda keşfettiği şeyse, filologların metinleri analiz etmek için kullandığı karşılaştırmalı yöntemi, sanat yapıtları arasında o güne dek gözden kaçmış veya incelenmemiş benzerlikleri ve farklılıkları göstermek için kullanabileceğiydi.

Bu, babasından öğrenmiş olduğu bir yöntem olabilir. İmgeleri karşılaştırmanın amacı yapıtlardaki örüntüleri ve yapıtlar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları keşfetmektir –bu dünyanın her yerinde hâlâ sınıflarda kullanılan bir uygulamadır. Saptanan karakteristiklere bakarak, bireysel olarak sanatçılar, ulusal üsluplar ve dönemsel üsluplar hakkında genellemeler yapmak mümkündür.

Michael Franks’ten bol şekerli bir Çay albümü The Art of Tea

Michael Franks ‘ten bol şekerli bir Çay albümü The Art of Tea Michael Franks ‘ten bol şekerli bir Çay albümü The Art of Tea. Sanatçı bu albümdeki şarkılarını bestelerken yeşil çaydan ilham aldığını söylüyor. ŞİPŞAK BİLGİ “Çay bedenin tüm uzuvlarında kan dolaşımını kolaylaştırır, böylelikle uyanık kalmayı ve zihin açıklığını sağlar, yorgunluk ve depresyonla da savaşır, … Read more

Aşkın Tarifi Yemek hatıralardır… Geçip giden anlara açılan bir kapıdır.

Aşkın Tarifi Aşkın Tarifi The Hundred-Foot Journey, yemek pişirme tutkusu etrafındaki bir peri masalını anlatan bir film. Filmin yönetmeni Lasse Hallström daha önce de Fransız mutfağına dair bir film olan Chocolat’ı yönetmişti. The Hundred-Foot Journey’de genç bir Hintli, Hassan Kadam’ın öyküsünü izliyoruz. Hassan’ın küçüklüğünden beri en büyük tutkusu yiyecekler ve yemek pişirmektir. Bu konuda üstün … Read more

Fas’tan tatlı bir esinti Hindi Zahra

Fas’tan tatlı bir esinti Hindi Zahra Fas’tan tatlı bir esinti Hindi Zahra Fas’ta doğmuş. 12 yaşındayken ailesiyle birlikte Fransa’ya göç etmiş. Burada müzikle ilgilenmeye başlamış ve caza merak salmış. Kimileri onu yeni Bille Holiday olarak kabul ediyor. İlk albümü Handmade’i 2010 yılında çıktığında albümün Beautiful Tango parçası listelere girdi ve Zahra’nın sesini büyük kitlelere duyurmasını … Read more

Sizce hangi yemeğe hangi müzik?

Hangi yemeğe hangi müzik iyi gider

İkisi de son derece öznel, kişisel beğeniye açık şeyler. Hangi yemeğe hangi müzik – Yine de bazı yemekler var ki ona yakışan özel bir müzik oluyor. Peki ya sizinki hangisi? İşte mutfak radyosunun seçtikleri. Tabii listeyi tersinden de hazırlayabilirsiniz, bir müziğe bir yemek, sizin hayal gücünüze kalmış:

Önce kahvaltı

1) Balkabaklı Frittata ve Blue Mitchell’dan Sweet Pumpkin

Balkabaklı Omlet – La frittata di zucca. Nefis ve enteresan bir omlet gibi göründü bana. La frittata di zucca İtalya’da kırsal bölgelerde, yanında kmiş. Bence bu üçlüyle birlikte nefis bir akşam yemeği tercihi de olabilir.Balkabağı diye biliyoruz ama çeşitleri var. Artık ülkemizde de bulunuyor. Bu tarifte kullanılan kabak ya pumpkin olacak ya da butternut squash. İkisinin de resmini ekliyorum. Zamanında yine bir çeviri kazasına uğramış sanırım.

https://www.youtube.com/watch?time_continue=8&v=OHBvPkxYlCM

2) İspanyol Omleti ve Gerry Raferty’den Baker Street

3) Kahve ve kurasan ve Moon River

Türk Kahvesi Pişirmenin 3 Püf Noktası Kahve Pişirirken Yapılan Yanlışlar Türk kahvesi pişirme yöntemi aslında 500 yıldan daha eski. Ama hepimiz hâlâ farklı yapıyoruz. Hatta makinesi bile çıktı.

Türk kahvesini diğer kahvelerden ayıran başlıca özelliği yoğunluğu. Tabii bu kadar da değil. Kahve çekirdekleri çok ince çekiliyor. Filtreleme işlemi kullanılmıyor ve kahve kısık ateşte pişiriliyor. Biraz koyu ve kıvamlı oluyor. Tüm bunlar onu benzersiz kılıyor.

Kullandığınız kahve miktarı damak tadına göre değişiklik gösterebiliyor. Ama oranlar önemli. Kahvenin niteliğini belirlen pek çok kriter var. Örneğin, ocağın ısısı son derece önemli. Kullandığınız suyun kalitesi de öyle. Hatta cezve ve cezvenin tipi bu kriterler arasında başlarda geliyor. Pişirme süresi ve elbette kullandığınız malzemenin (yani kahvenin) tazeliği çok ama çok önemli. Kahvenin çekilme ölçüsü de bu listeye eklenmeli. Tabii bir de köpük meselesi var, yani pişirme tekniği. Bakır cezve bakımı doğru yapılırsa iyi bir seçim olur.

4) Enginarlı Taze İç Bakla (Aginares me Koukia) ve Zorba

5) Kıvırcık Lahanalı, Parmesanlı Humus ve Zeki Müren’den Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun

6) Tagliatelle al ragù alla Bolognese ve Desire’den Running in the Fog

 

7) Peşaver Usulü Kuzu Tandır ve Macy Gray’den Happiness

https://www.youtube.com/watch?v=YclHknMv4V4

8) Körili Tavuk -Kukul Mas ve Basecamp’ten Rydia

9) Susamlı ve Sarımsaklı, Kızarmış Kıvırcık Lahana Yaprakları ve Howlin’ Wolf’tan I ain’t superstitious

 

 

Ve Son olarak Tatlı

tabii ki Amlou ve tabii ki MARCUS MILLER – hylife

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cazın Büyük Şefi Miles Davis’ten Time After Time

Cazın Büyük Şefi Miles Davis ve Bir Pop Klasiği Time After Time Miles Davis’in yorumuyla Time After Time. Miles Davis kuru fasulyeyi çok severdi… En favori yemeğiymiş, , günlüğünde yer alan bir tarif şöyle: Kuru fasulye nasıl yapılır?   Bilin Bakalım Bu Hangi Kitaptan? Bay Bennet’in karakteri öylesine tuhaf bir zekâ, iğneleyici mizah, resmiyet ve kapris … Read more

Zaman bir yanılsamadır, peki ya öğle yemeği zamanı?

Zaman bir yanılsamadır, peki ya öğle yemeği zamanı?

Saat zamanın durmasını, hayatın kişisel-olmayan ölümünü veya yokluğunu anlatır. Şiirde bahsedilen his her türlü kişiden kopuktur, “Bir huşu…”. Bu şiir somut bir bozulmuş makine imgesi sunar. Korku duygusu tamir edilmeye karşı koyan, söz dinlemez bir şekilde bozulmuş direngen bir saat ile ilerleyen ve her türlü hayatı kişisel-olmayan bir “Kibirle” bölen zaman arasındaki kopukluk aracılığıyla yaratılır. Şiir her ne kadar, zamandaki her türlü hayatı akıl ermez, gizemli bir şekilde çekip alan Tanrı’ya gönderme yapsa da (“Ve O”), bu korkuyu konumlandırıp sınırlandırmamıza yardımcı olacak kabul edilebilir bir Tanrı değildir bu. Korku, dehşet, varolmama ve bölme şiirde adlandırılmaz, ama sahip olduğumuz zaman imgeleri (“Kadrandaki Hayat”) ile zamanın nihai hâkimiyeti (“Ve O…”) arasında çağrıştırılırlar. Dickinson’ın şiirleri korku duygusunu gündelik anlayışın –deprem ve diğer afetler gibi bizi kişisel olarak korkutan şeyden korktuğumuz gündelik korku anlayışının- ötesine taşır ve kişisel-olmayan biçimde sunulan bir “korku”ya yerleştirirler.

Zaman bir yanılsamadır öyle mi? Peki Ya Durmuş Bir Saat

Emily Dickinson’un (1830-1886) çoğu şiiri en zararsız nesneleri ve durumları betimler ama bunu bir korku dili veya ruh hali aracılığıyla yapar. Bu kısmen, nesnelere başvurularak değil ama ritimler ve duraklamalar aracılığıyla gerçekleştirilir öyle ki korku duygusunu yaratan bir eksiklik, bir aksaklık, bir tereddüt veya bir dizginlenme hissidir: ne bir karaktere yerleştirilmiş ne de bir nesneye yönelmiş bir korkudur bu. Aşağıdaki 287. Şiir, Dickinson’a özgü çizgilerle bölünmüş imgeler tekniğiyle yazılmıştır; öyle ki şiirin merkezinde herhangi bir konuşucu veya karakterden çok bir nesne ve onunla ilgili duygular bulunuyordur. Şiir bir nesnenin bakış açısına bürünür; buradaki örnekte, durmuş bir saatin.

Zaman bir yanılsamadır

Bir saat durdu –

Şöminenin üstündeki değil ama –

Cenevre’nin en iyi ustaları bile

Oynatamaz iplerini kuklanın –

İşte boşlukta sarkıyor hâlâ –

 

Bir huşu ile kaplandı saatin parçaları!

Rakamlar acı çekerek kamburlaştı –

Derken ürperdi Ondalıklar –

Derecesiz Öğle ile –

 

Doktorları uyandırmayacak –

Bu kardan Sarkaç –

Tamirci çalıştırmaya uğraşsa da onu –

Çalışmayacak –kesinlikle Hayır-

 

Yaldızlı ibrelerin baş eğişleri –

Narin Saniyelerin  baş eğişleri –

Onlarca yıllık Kibir

Kadrandaki hayat –

Ve O’nun arasında –

(Dickinson 1975)

 

 

 

John Lee Hooker, One Bourbon One Scotch One Beer

John Lee Hooker, Usta Bluescu İşte John Lee Hooker ve aynı şarkı, farklı yorum. Kısa bir süre sonra yeni bir tarif gelecek: Aynı şef, farklı yorum. Ama yarına kadar sabretmeniz gerekiyor. Yine de bir ipucu verelim: bir balık, bir sebze yeni favorimiz dukkah eşliğinde bir de… Neyse şimdi sözü eski bir blues üstadına, John Lee Hooker’a … Read more

Sade Karmaşa Lightnin’ Hopkins

Huzurlarınızda Sade Karmaşa Lightnin’ Hopkins Huzurlarınızda Lightnin’ Hopkins. Müziği basit görünse de, kimilerine göre o bir deha. Mussorgsky’nin bir lafı var: “Hiçbirimiz halkın dehasına inemeyiz” diyor. Belki şöyle yorumlayabiliriz. Folk kültürü, anonim bir kültür, doğal ve kendiliğinden. Blues da bir folk müzik, halk müziği yani. Hopkins beyaz ve zenci halk müziklerini harmanlıyor. Gitar tekniği de … Read more

En iyi müzik filmleri “Jammin’ The Blues” (1944)

Jammin’ The Blues Gjon Mili’nin yönetmenliğini yaptığı Jammin’ The Blues (1944) bugüne kadarki en iyi müzik filmlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Daha çok fotoğrafı kimliğiyle tanınan Gjon Mili’nin klasik bir caz jam session’ına ilişkin bir belgesel olarak çektiği kısa filmi Oscar’a aday gösterilmişti. Film ayrıca dönemin ünlü caz müzisyenlerinin bir arada çaldığı nadir kayıtlardan birisi … Read more

Ve… Nadir eşleşmelerden birisi, Carlos Santana ve John McLaughlin, bir Coltrane bestesi Naima

Ve… Nadir eşleşmelerden birisi, Carlos Santana ve John McLaughlin, birColtrane bestesi Naima Ve… Nadir eşleşmelerden birisi. Carlos Santana ve John McLaughlin bir John Coltrane bestesi Naima’yı birlikte icra ediyor. Coltrane ilk eşi Naima için bestelemiş. Sade yalın, ama bir o kadar da komplike. Coltrane teknik bir yere kadar diyor, bunda son derece haklı, ama onun … Read more

El Tiempo, Kareografi: Javier Latorre

El Tiempo, Kareografi: Javier Latorre Carlos Saura ve 1995 tarihli unutulmaz belgeseli Flamenco’ya atfen. İzlediğiniz klip: El Tiempo. Müzik: Juan Carlos Romero Kareografi: Javier Latorre Bilgi Notu Carlos Saura için söylenebilecek çok şey var ama şimdi başka bir sinemaya bakalım. İskandinav sineması, büyük ölçekli bir akıma gömülüp kalmadığı için “özgün” olmayı başarmış görünüyor; İskandinav film yönetmenleri, … Read more

Woody Allen’ın Usta Bir Klarinetçi Olduğunu Biliyor muydunuz?

Woody Allen’ın Meziyetleri Woody Allen 15 yaşından beri, her gün en az 40 dakika klarnet çalıyor; klarnet çalmaya başlayalı 45 yılı geçmiş. Her Pazartesi bir gece kulübünde düzenli olarak çaldığı bir caz orkestrası var. Ara sıra konser de veriyor. Hatta bu yüzden ödül almaya gitmediği bile oluyor. Bir arkadaşım Paris’teki konserine gitti. Woody Allen’ın asıl … Read more

Casablanca ve ünlü repliği “Play it, Sam”

Casablanca ve ünlü repliği “Play it, Sam”. Casablanca ve filmin unutulmaz repliği “Play it, Sam” ve Sam, Herman Hupfeld’in 1931 tarihli unutulmaz bestesi “As Time Goes By”ı 1942 tarihli unutulmaz Casablanca filminde çalar. Filmin yönetmeni Michael Curtiz. Başrollerde ise Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman var. Bu vesileyle çoğu kişinin zihnine kazınmış sahnelerle bezeli Casablanca’nın unutulmaz sahnelerinden … Read more

Jay-Jay Johanson, NDE

Jay Jay Johanson – NDE Jay-Jay Johanson, NDE İsveçli vokalist, besteci, söz yazarı. Jay Jay Johanson hep melankolik vokalleriyle tanındı. Johanson ilk albümü Whiskey 1996’da yayınlandığında henüz 20 yaşındaydı. Albüm trip hopa kayan caz vokalleri ve film noir’ı çağrıştıran soundlarla bezeliydi. Çok beğenilmişti. Johanson zamanla şiirsel ambiance’a kaydı ve elektronik deneysel yaklaşımlarıyla minimalist melankolik çizgisini korudu. Biraz Aşk’a … Read more

Macy Gray, The Trouble with Being Myself

Macy Gray, The Trouble with Being Myself Macy Gray bize güzel bir albüm armağan etti. The Trouble with Being Myself ABD’li şarkıcı ve söz yazarı Macy Gray’in üçüncü stüdyo albümü. 28 Nisan 2003’te Epic Records tarafından piyasaya çıkarıldı. Albüm Billboard En İyi 200 Albüm listesinde 44. sıraya kadar yükseldi. 2007 Şubat’ında ABD’de 134.000 adet satıldı. … Read more

Farkı yaratan çaldığınız notalar değil, çalmadığınız notalardır -Miles Davis

Farkı yaratan çaldığınız notalar değil, çalmadığınız notalardır -Miles Davis Yine bir Miles Davis klasiği: Tutu. 1986’da yayınlandı. Şarkıyla aynı ismi taşıyan albümdeki tüm besteler ve düzenlemeler Marcus Miller’a ait. Gerçi başta albüm için Prince düşünülüyormuş. 3 şarkı ise Marcus Miller ile diğer sanatçıların imzasını taşıyor: Miller, “Tomaas”ı Miles Davis ile, “Backyard Ritual”i klavyeci George Duke … Read more

Mutfak Müzik İster

Mutfak Müzik İster Yemek ve müzik yakından bağlantılı konular. İkisi de insanı besliyor, biri ruhumuzu besliyor diğeri vücudumuzu. İtalyan ses tasarımcısı ve besteci Dieogo Stocco birbirinden ilginç işlere imza atmış bir sanatçı. Onun için her şey bir müzik enstrümanına dönüşebiliyor, yeter ki ses versin. Dieogo’yu daha yakından tanımak isteyenler sitesine göz atmak isteyebilir: diegostocco.com Diego’nun … Read more

Müzik ruhun gıdasıdır, beslemek lazım Marcus Miller -iyi seyirler

Müzik ruhun gıdası Ruhun gıdası müzik. Peki. Sanatta sunulduğu şekliyle duygu, sözcükler ve deneyimler arasında kurduğumuz gündelik ve kanıya dönüşmüş bağlantıları yıkar. Deleuze’e göre gündelik kanıların, kavramları zaten bilinen biçimlerine nasıl genellediğinden ve indirgediğinden daha önce söz etmiştik. Deleuze ayrıca gündelik kanının sınırlayıcı olduğunu da öne sürer, çünkü gündelik kanı dil aracılığıyla enformasyon ve iletişim olarak … Read more

Lennon’ın Anısına

Lennon’ın Anısına Beatles. John Lennon’ın ilk göz ağrısı. Biraz nostalji. Fazla söze gerek yok. A Hard Days Night. Takvimler 1964 yılını gösteriyor. Liverpool’lu 4 genç çok yakında dünyayı değiştirmek üzere olduğunun henüz farkında değil. Ama bunu başaracaklar. Yer yerinden oynayacak. A Hard Days Night yönetmen Richard Lester’in çağdaş rock n’roll komedisi, Beatles’ın da ilk uzun … Read more

Teknik bir yere kadar… yeter ki içinde duygu olsun –John Coltrane

John Coltrane John Coltrane caz tarihinin en ilginç simalarından birisi. Sadece ilginç değil, aynı zaman da en önemli saksafoncularından biri. Duygu onun için hep ön planda. Kendisi de aşırı spiritüel bir kişilik ayrıca. Eski okumalarımdan anımsadığım kadarıyla, aşırı ketum, içine kapanık bir kişiliği var. Sürekli bir arayış içinde sanki; hep saf duygunun peşinde. Bu arayış … Read more

Bill Evans Waltz for Debby ve bir gün yine buluşacağız

Bill Evans Waltz for Debby Bill Evans’ın 1962 tarihli albümü Waltz for Debby, Evans’ın en iyi albümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Piyano’da Bill Evans, Kontrbas’ta Scott LaFaro ve Davul’da Paul Motian‘dan oluşan efsanevi Bill Evans Trio’nun dördüncü albümü. Albümün canlı kayıtlarından 10 gün sonra kontrbasçı La Farro bir araba kazasında hayatını kaybediyor. Bu, piyanist Evans’ı … Read more

Kedi Kara, Kedi Çirkin, Uğursuz Kedi…. Caz

Kara Kedi The Black Gettho yazarı Kenneth Clark‘ın demesiyle burası –bu kilise, meyhane ve zenci yuvası– siyasal, kültürel, özellikle de ekonomik bir sömürge. Karalar içinse özel bir öneme sahip Harlem. Kara kültürün kendisini var etme savaşımında doldurulamaz bir yeri var. Öyküsü I. Dünya Savaşı sonrasında Kara halkın beyazlarla eşit haklar edinme, seslerini duyurabilme çabalarının kendilerini … Read more

Farkı yaratan çaldığınız notalar değil, çalmadığınız notalardır -Miles Davis

Miles Davis Marcus Miller Miles Davis Marcus Miller ortaklığı bir klasik: Tutu. 1986’da yayınlandı. Şarkıyla aynı ismi taşıyan albümdeki tüm besteler ve düzenlemeler Marcus Miller’a ait. Gerçi başta albüm için Prince düşünülüyormuş. 3 şarkı ise Marcus Miller ile diğer sanatçıların imzasını taşıyor: Miller, “Tomaas”ı Miles Davis ile, “Backyard Ritual”i klavyeci George Duke ile, “Perfect Way’i … Read more

4 Kızarmış Tavuk, 1 Kola, şey mümkünse bir de müzik grubu

4 Kızarmış Tavuk, 1 Kola, şey mümkünse bir de müzik grubu 4 Kızarmış Tavuk, 1 Kola, şey mümkünse bir de müzik grubu. Bu kimin sözü biliyorsunuz değil mi? Elbette Elwood Blues’un. Unutulmaz Blues Brothers. Kızarmış Tavuk Tavuğu yıkayıp temizleyin; derisini yüzün ve tavuğu parçalarına ayırın. Göğüs, but gibi. Tavuğu çeşnilendirmek istiyorsanız derin bir kapta hazırladığınız … Read more

Paylaşmak her zaman güzeldir, Jay Jay Johanson

Jay Jay Johanson İsveçli vokalist, besteci, söz yazarı Jay Jay Johanson hep melankolik vokalleriyle tanındı. Johanson ilk albümü Whiskey 1996’da yayınlandığında henüz 20 yaşındaydı. Albüm trip hopa kayan caz vokalleri ve film noir’ı çağrıştıran soundlarla bezeliydi. Çok beğenilmişti. Johanson zamanla şiirsel ambiance’a kaydı ve elektronik deneysel yaklaşımlarıyla minimalist melankolik çizgisini korudu.   Postminimalist sanat Postminimalist sanat, … Read more

Muhteşem bir Piyanist, Gonzalo Rubalcaba

Gonzalo Rubalcaba Muhteşem bir Piyanist Gonzalo Rubalcaba müzisyen bir ailenin çocuğu Kübalı bir caz piyanisti ve besteci. 1963 yılında Havana’da doğmuş. Melodik ve ritmik öğeleri iyi harmanlayan bir tarza sahip. 1980’lerin sonlarında ünlü caz müzisyeni Charlie Haden’la tanıştığında müzik serüveni yeni bir boyut kazanmış. Artık müzikal sınırlar eskisi kadar belirgin değil. Kesişmeler, iç içe geçmeler, farklı … Read more