Bill Evans Waltz for Debby ve bir gün yine buluşacağız

Paylaşmak güzeldir

Bill Evans Waltz for Debby

Bill Evans’ın 1962 tarihli albümü Waltz for Debby, Evans’ın en iyi albümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Piyano’da Bill Evans, Kontrbas’ta Scott LaFaro ve Davul’da Paul Motian‘dan oluşan efsanevi Bill Evans Trio’nun dördüncü albümü. Albümün canlı kayıtlarından 10 gün sonra kontrbasçı La Farro bir araba kazasında hayatını kaybediyor. Bu, piyanist Evans’ı derinden etkiliyor ve müziğe bir süre ara veriyor. Daha sonra, kontrbas’ta Chuck Israel ile yola devam ediyor. Evans da 1980 yılında 51 yaşında epey genç aramızdan ayrıldı. Çoğunlukla trio formatında çalıştı. Ölmeden önce Ağustos 1979’da kaydettiği son albüm We will meet again (yine buluşacağız)… Bunu da ekledim, iyi dinlenceler

Duygu yaratmak

Felsefe aracılığıyla yeni kavramlar ve sanat aracılığıyla yeni algılar ve duygular yaratmamız gerekir. Sanatın ürünü olan duygular ve algılar, Deleuze’ün kişisel-olmayan bir şekilde düşünmek istediği olanaklılıklardır. Bir mil, uzam kişisel-olmayan bir şekilde ölçüldüğü için, nasıl bilimsel bir işlev yerine getiriyorsa, bir duygu veya bir duyu verisi de duyumsamada kişisel-olmayan bir şekilde yer alır –bir mili 12 dakikalık bir yürüyüş mesafesi olarak düşünmeyiz ama ister yürüyerek, ister bisikletle ister arabayla kat ediliyor olsun yine de tekbiçimli bir şey olarak düşünürüz.

Henry James’in romanı The Wings of the Dove “arzu”yu kişisel-olmayan bir duygu olarak sunar; şu veya bu karakterin arzusunu sunmaz, ama genel bir arzu hissini kışkırtır veya uyandırır. Bir korku filmi korkuyu sunar; çünkü karakterlerin veya izleyicinin korkusunun ötesinde filmin dayandığı bir korku hissi vardır. Film korku hakkında değildir veya korkunun temsil edilişi değildir; kapılmayı istediğimiz ya da istemediğimiz bir korku duyusu veya hissidir. İzleyicinin veya bir karakterin gerçekten korkutulmasından önce genelde korku duygusu veya ortamı içinde filmi izleriz. Tıpkı sanatın kişisel-olmayan duygular ve algılar yaratması veya bilimin kişisel-olmayan işlevler –sözgelimi, zamanı ve mekânı hiçbir özgül gözlemciye bağlı olmayan ölçülerle düşünerek- yaratması gibi felsefe de kişisel-olmayan kavramlar yaratır. Kavram tam da “düşünüyor olduğum” şeyin bir ifadesi olmadığı için kişisel-olmayan bir yaratıdır; zaten verili olan her türlü “Ben/lik”in veya “özne”nin ötesinde bir düşünce yaratma girişimidir. Ama ancak yaratmanın ne olduğuna dair kapsamlı bir kavrama sahip olursak gerçekten felsefi olarak ve sanatsal olarak yaratabiliriz.

https://www.youtube.com/watch?v=fyIDCRcPRRQ

 

Paylaşmak güzeldir

Leave a Comment