Hiç durmadan düşünüyor, konuşuyor, bir şeyler yapıyoruz. Sürekli birbirimizle, kendimizle, diğer canlılarla, şeylerle vb etkileşim halindeyiz. Evden hiç dışarı adım atmadığımızda, internetin uçsuz bucaksız deriliklerinde kaybolup gittiğimizde dahi devam ediyor bu etkileşim hali. Tek başımızayken bile aslında hep bir toplumsallığın gölgesinde yaşıyoruz. Tam da bu noktada bize ışık tutacak bir yardımcı var: Sosyoloji.
İnsanın toplumsal yaşamının incelenmesi olarak özetlenebilecek sosyolojiyi birçok alt kümeye ayırabiliriz. Söylemlerimizin, davranışlarımızın analizi de sosyolojinin kapsamına giriyor, yaşadığımız dünyanın nasıl işlediğini, nasıl yapılandığını anlama çabamız da.
Peki Sosyoloji bunu nasıl başarıyor?
En genel ifadeyle, sosyoloji insanları bireyler olarak değil ama toplulukların, grupların ve kurumların üyeleri olarak birbirlerine bağlayan ve birbirinden ayıran kuralların ve süreçlerin, insanların toplumsal etkileşimlerinin ve toplumun incelenmesine ve analizine dayalı bir bilim.
Biraz haşır neşir olduğumuzda bizi çevreleyen dünyaya bakış açımızı değiştiriyor. Sırf bu bakımdan bile büyük bir önemi haiz. Ama yalnızca bu da değil.
Sosyoloji, sosyal bilimler olarak da bilinen ve çalışma konusu toplum olan bilimlerin bir dalı. Amacı ise ampirik araştırma yöntemleri ve eleştirel analiz aracılığıyla insanların faaliyetlerine ve toplumsal yapılara dair kapsamlı bilgiye ulaşmak. Rakamsal, istatistiksel, ampirik verilere dayalı niceliksel araştırma tekniklerini kullanabildiği gibi yoruma dayalı betimleyici niteliksel tekniklere de başvurabiliyor.
Sosyolojik Perspektif
Peki tüm bu çaba sadece perspektifimizi, olaylara, insanlara vb. bakış açımızı değiştirmeye mi yönelik? Sosyolojiyi yalnızca buna indirgersek biraz haksızlık etmiş oluruz. Zira sosyolojinin ürettiği bilgiyi toplumsal refah yararına yeni düzenlemeler yapmak, yeni politikalar vb. geliştirmek için de kullanabiliriz.
Sosyoloji iki farklı ölçekte söz konusu olabilir. İnsanların yüz yüze etkileşimlerini incelediğimizde mikro ölçekli, daha büyük toplumsal süreçleri ele aldığımızdaysa makro ölçekli bir sosyoloji.
İnsan faaliyetleri esasen toplumsal yapılar kapsamında sürdürülen toplumsal faaliyetlerdir. Sosyoloji de insanların toplumsal yaşamını inceleyen bir bilimdir. Gelgelelim, çalışma konusu ve metodolojisi büyük farklılıklar gösteren çok geniş bir disiplin olduğunu da unutmamak gerek. İlk ortaya çıktığı andan itibaren odağında yer alan konular ise öncelikle toplumsal ilişkiler, toplumsal etkileşim, toplumsal katmanlaşma, kültür ve sapkınlık oldu.
İlk sosyolojik çalışmalar, doğa bilimlerini örnek almıştı. Bu nedenle, ampirik ve bilimsel bir yöntem benimsediler. Bu dönemlerin sosyolojik yaklaşımı temelde pozitivistti. Gerçek bilginin kaynağının duyusal veriler olduğu varsayılıyordu. Toplamdan çok da insan davranışını anlamaya yönelikti.
Ünlü Fransız felsefeci Gilles Deleuze sosyolojiyi de derinden etkilemiş bir düşünürdür.
Satın almak için resme tıklayın